- Konu Yazar
- #1
Teknoloji dünyasının 1980'li ve 90'lı yıllardaki tarihini düşündüğümüzde aklımıza genellikle iki isim gelir: Biri garajında dünyayı değiştiren Steve Jobs, diğeri ise her eve bir bilgisayar sokma hayali kuran Bill Gates. Ancak bu iki dev ismin rekabetiyle geçen yıllarda, en az onlar kadar zeki, çok daha hırslı ve pervasız bir üçüncü adam daha vardı. İşte o isim, Silikon Vadisi'nin gördüğü en renkli karakterlerden biri olan Larry Ellison'dan başkası değildi. O sadece bir CEO değil; aynı zamanda bir rock yıldızı gibi yaşayan, rakiplerine meydan okumaktan asla çekinmeyen ve tek bir satır kodla devasa bir imparatorluk kuran bir vizyonerdi.
Peki Ellison'ın kurduğu bu imparatorluk neydi? İşte o, bugün yaptığınız bir banka havalesinden tutun da uçak bileti almanıza kadar hayatın her alanına dokunan, ancak çoğu zaman arka planda çalıştığı için fark edilmeyen devasa bir yapı: Oracle. Eğer dijital dünya bir gökdelense, Oracle o gökdelenin temelindeki en sağlam kolonlardan biridir. Ellison'ın onlarca yıl önce attığı temeller üzerinde yükselen bu şirket, veritabanı teknolojisiyle başlayıp bulut bilişime uzanarak günümüz dünyasının görünmez altyapısını oluşturmaya devam ediyor.
Lawrence Joseph Ellison, 1944 yılında New York'ta, 19 yaşında bekar bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Hayata pek de avantajlı bir başlangıç yapmamıştı. Henüz 9 aylıkken zatürre geçirmesi üzerine annesi, onu daha iyi bakabileceklerine inandığı Chicago'daki teyzesi ve eniştesine evlatlık olarak verdi. Büyürken kendisini evlatlık edinen babasının sürekli "Bu çocuk hayatta bir baltaya sap olamaz" sözleriyle karşılaştı. Belki de bugünkü hırsının ve ispatlama arzusunun ilk tohumları o günlerde atılmıştı.
Parlak bir zekâya sahip olmasına rağmen geleneksel eğitim sistemiyle yıldızı bir türlü barışmadı. Önce Illinois Üniversitesi'ne başladı, ikinci yılında annesinin vefatı üzerine okulu bıraktı. Daha sonra Chicago Üniversitesi'ne kaydoldu ancak oradaki macerası da sadece bir dönem sürdü. 1966 yılında, cebindeki birkaç yüz dolarla ve herkesten daha fazla potansiyele sahip olduğuna dair sarsılmaz bir inançla Silikon Vadisi'nin kalbi Kaliforniya'ya doğru yola çıktı. Burada kendi kendine programlama öğrendi ve çeşitli teknoloji şirketlerinde çalıştı. Kaderini değiştiren iş ise Ampex adlı şirkette, CIA için geliştirdiği özel bir veritabanı projesi oldu. Projenin adı: "Oracle".
Larry Ellison, CIA için çalıştığı "Oracle" projesinde geleceği görmüştü. O dönemde IBM'den bir mühendis olan Edgar F. Codd'un yazdığı "A Relational Model of Data for Large Shared Data Banks" (Büyük Paylaşımlı Veri Bankaları için İlişkisel Veri Modeli) adlı makale, verilerin depolanma ve erişilme şeklinde devrim yaratma potansiyeli taşıyordu. Çoğu dev şirket bu makalenin önemini kavrayamazken Ellison, bu teoriyi pratiğe dökmek için harekete geçti. 1977'de ortakları Bob Miner ve Ed Oates ile birlikte, sonradan adını Oracle olarak değiştirecekleri Software Development Laboratories (SDL) şirketini kurdu.
Peki temelinde Oracle'ın yaptığı iş neydi? En basit anlatımıyla, devasa bir dijital kütüphane kurmak ve yönetmekti. Bu kütüphanenin raflarında kitaplar yerine, bir şirketin aklınıza gelebilecek her türlü verisi bulunur: müşteri bilgileri, finansal kayıtlar, stok durumları, personel verileri... Oracle'ın geliştirdiği "ilişkisel veri tabanı yönetim sistemi", şirketlerin bu trilyonlarca veri arasında istedikleri bilgiye saniyeler içinde, güvenli bir şekilde ulaşmasını sağladı. O zamanlar için bu, sihirbazlıktan farksız bir teknolojiydi ve Oracle'ı dünyanın en önemli yazılım şirketlerinden biri haline getirdi.
Oracle, kurulduğu günden bugüne yerinde saymadı. Veri tabanı yönetimindeki liderliğini, zamanla teknolojinin her alanına yayılan devasa bir ürün ve hizmet portföyüyle genişletti. Günümüzde Oracle denince akla gelenlerden bazıları şunlar:
Larry Ellison, sadece teknoloji dünyasındaki başarılarıyla değil, aynı zamanda filmlere konu olacak renkli kişiliği ve yaşam tarzıyla da her zaman dikkat çeken bir isim oldu. İşte onun ve şirketi hakkındaki bazı ilginç detaylar:
Steve Jobs'un En Yakın Dostuydu: Silikon Vadisi'ndeki rekabetin aksine, Larry Ellison ve Apple'ın kurucusu Steve Jobs çok yakın arkadaştı. Sık sık birlikte yürüyüşlere çıkar, dertleşirlerdi. Hatta Steve Jobs'un düğünündeki resmi fotoğrafçı bizzat Larry Ellison'dı.
Chicago'nun zorlu mahallelerinde evlatlık olarak büyüyen o asi gençten, bugün dünyanın dijital altyapısını elinde tutan bir teknoloji imparatoruna dönüşen Larry Ellison'ın hikayesi, azmin ve vizyonun sınırları olmadığını gösteriyor. Kurduğu Oracle ise, çoğu zaman farkında olmasak da modern hayatın görünmez bir gücü olarak işlemeye, verilerimizi yönetmeye ve geleceğin teknolojilerine yön vermeye devam ediyor. Larry Ellison, Silikon Vadisi'nin tarihine adını sadece servetiyle değil, aynı zamanda sarsılmaz özgüveni ve pes etmeyen karakteriyle yazdırmış bir dahi olarak anılacak.
Peki siz Larry Ellison'ın bu hırslı karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz? Onun başarı hikayesi size ilham veriyor mu? Yorumlarınızı bekliyoruz.
Peki Ellison'ın kurduğu bu imparatorluk neydi? İşte o, bugün yaptığınız bir banka havalesinden tutun da uçak bileti almanıza kadar hayatın her alanına dokunan, ancak çoğu zaman arka planda çalıştığı için fark edilmeyen devasa bir yapı: Oracle. Eğer dijital dünya bir gökdelense, Oracle o gökdelenin temelindeki en sağlam kolonlardan biridir. Ellison'ın onlarca yıl önce attığı temeller üzerinde yükselen bu şirket, veritabanı teknolojisiyle başlayıp bulut bilişime uzanarak günümüz dünyasının görünmez altyapısını oluşturmaya devam ediyor.
Silikon Vadisi'nin samurayı: Larry Ellison kimdir?
Lawrence Joseph Ellison, 1944 yılında New York'ta, 19 yaşında bekar bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Hayata pek de avantajlı bir başlangıç yapmamıştı. Henüz 9 aylıkken zatürre geçirmesi üzerine annesi, onu daha iyi bakabileceklerine inandığı Chicago'daki teyzesi ve eniştesine evlatlık olarak verdi. Büyürken kendisini evlatlık edinen babasının sürekli "Bu çocuk hayatta bir baltaya sap olamaz" sözleriyle karşılaştı. Belki de bugünkü hırsının ve ispatlama arzusunun ilk tohumları o günlerde atılmıştı.
Parlak bir zekâya sahip olmasına rağmen geleneksel eğitim sistemiyle yıldızı bir türlü barışmadı. Önce Illinois Üniversitesi'ne başladı, ikinci yılında annesinin vefatı üzerine okulu bıraktı. Daha sonra Chicago Üniversitesi'ne kaydoldu ancak oradaki macerası da sadece bir dönem sürdü. 1966 yılında, cebindeki birkaç yüz dolarla ve herkesten daha fazla potansiyele sahip olduğuna dair sarsılmaz bir inançla Silikon Vadisi'nin kalbi Kaliforniya'ya doğru yola çıktı. Burada kendi kendine programlama öğrendi ve çeşitli teknoloji şirketlerinde çalıştı. Kaderini değiştiren iş ise Ampex adlı şirkette, CIA için geliştirdiği özel bir veritabanı projesi oldu. Projenin adı: "Oracle".
Bugün internetin bel kemiği olan şirket: Oracle ne iş yapar?
Larry Ellison, CIA için çalıştığı "Oracle" projesinde geleceği görmüştü. O dönemde IBM'den bir mühendis olan Edgar F. Codd'un yazdığı "A Relational Model of Data for Large Shared Data Banks" (Büyük Paylaşımlı Veri Bankaları için İlişkisel Veri Modeli) adlı makale, verilerin depolanma ve erişilme şeklinde devrim yaratma potansiyeli taşıyordu. Çoğu dev şirket bu makalenin önemini kavrayamazken Ellison, bu teoriyi pratiğe dökmek için harekete geçti. 1977'de ortakları Bob Miner ve Ed Oates ile birlikte, sonradan adını Oracle olarak değiştirecekleri Software Development Laboratories (SDL) şirketini kurdu.
Peki temelinde Oracle'ın yaptığı iş neydi? En basit anlatımıyla, devasa bir dijital kütüphane kurmak ve yönetmekti. Bu kütüphanenin raflarında kitaplar yerine, bir şirketin aklınıza gelebilecek her türlü verisi bulunur: müşteri bilgileri, finansal kayıtlar, stok durumları, personel verileri... Oracle'ın geliştirdiği "ilişkisel veri tabanı yönetim sistemi", şirketlerin bu trilyonlarca veri arasında istedikleri bilgiye saniyeler içinde, güvenli bir şekilde ulaşmasını sağladı. O zamanlar için bu, sihirbazlıktan farksız bir teknolojiydi ve Oracle'ı dünyanın en önemli yazılım şirketlerinden biri haline getirdi.
Sadece veri tabanı değil: Oracle'ın hizmet alanları:
Oracle, kurulduğu günden bugüne yerinde saymadı. Veri tabanı yönetimindeki liderliğini, zamanla teknolojinin her alanına yayılan devasa bir ürün ve hizmet portföyüyle genişletti. Günümüzde Oracle denince akla gelenlerden bazıları şunlar:
- Bulut altyapısı (Oracle Cloud)
- Kurumsal yazılımlar
- Java
- Sektörel donanım çözümleri
Larry Ellison ve Oracle hakkında az bilinenler:
Larry Ellison, sadece teknoloji dünyasındaki başarılarıyla değil, aynı zamanda filmlere konu olacak renkli kişiliği ve yaşam tarzıyla da her zaman dikkat çeken bir isim oldu. İşte onun ve şirketi hakkındaki bazı ilginç detaylar:
Steve Jobs'un En Yakın Dostuydu: Silikon Vadisi'ndeki rekabetin aksine, Larry Ellison ve Apple'ın kurucusu Steve Jobs çok yakın arkadaştı. Sık sık birlikte yürüyüşlere çıkar, dertleşirlerdi. Hatta Steve Jobs'un düğünündeki resmi fotoğrafçı bizzat Larry Ellison'dı.
- Iron Man filminde rol aldı: Tony Stark karakterinin teknoloji dünyasındaki milyarderlerden ilham aldığı biliniyor. Ellison, bu ilham kaynaklarından biri olduğunu Iron Man 2 filminde küçük bir rolle herkese gösterdi. Filmde Tony Stark ile selamlaştığı kısa bir sahnesi bulunuyor.
- Hawaii'de bir adası var: Servetini nasıl harcadığının en büyük kanıtlarından biri, Hawaii adalarından biri olan Lanai'nin %98'ini 2012 yılında satın almasıdır. Ellison, bu adayı sürdürülebilir bir tarım ve sağlık cennetine dönüştürme vizyonuna sahip.
- Yelken ve hız tutkunu: Ellison, dünyanın en prestijli yelken yarışı olan America's Cup'ı kazanmayı bir takıntı haline getirmişti. Kurduğu "Oracle Team USA" takımıyla bu kupayı iki kez kazanarak ne kadar hırslı ve rekabetçi bir karaktere sahip olduğunu denizlerde de kanıtladı.
- Japon kültürü ve samuray hayranı: "Silikon Vadisi'nin Samurayı" lakabı boşuna değil. Ellison, Japon kültürüne ve samuray felsefesine büyük bir hayranlık duyuyor. Milyonlarca dolarlık bir Japon sanatı ve samuray zırhı koleksiyonuna sahip olduğu biliniyor.
Chicago'nun zorlu mahallelerinde evlatlık olarak büyüyen o asi gençten, bugün dünyanın dijital altyapısını elinde tutan bir teknoloji imparatoruna dönüşen Larry Ellison'ın hikayesi, azmin ve vizyonun sınırları olmadığını gösteriyor. Kurduğu Oracle ise, çoğu zaman farkında olmasak da modern hayatın görünmez bir gücü olarak işlemeye, verilerimizi yönetmeye ve geleceğin teknolojilerine yön vermeye devam ediyor. Larry Ellison, Silikon Vadisi'nin tarihine adını sadece servetiyle değil, aynı zamanda sarsılmaz özgüveni ve pes etmeyen karakteriyle yazdırmış bir dahi olarak anılacak.
Peki siz Larry Ellison'ın bu hırslı karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz? Onun başarı hikayesi size ilham veriyor mu? Yorumlarınızı bekliyoruz.
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.